Önce seni tanıyalım.
Yaşam kariyerime 1995 senesinin ağustos ayında başladım. Karanlık bir 18 yıl sonunda Boğaziçi Üniversitesi’nde İşletme Bölümü’nde hazırlık ve ardından örgün eğitimime başladım. Erasmus programı kapsamında şu an Overijssel eyaleti Enschede şehrinde Twente Üniversitesi’nde yarı eğitimime devam ediyorum.
Neden Erasmus’a gitmek istedin?
Birçok sebebi mevcut. En ağır basan neden gitmeyip ne yapacağım oldu. Herhangi bir ulvi sebebim yok. Neymiş ne değilmiş diyerek geldim.
Neden Exchange değil de Erasmus?
Ekonomik nedenler ağır bastı Erasmus için. Hibe alacağımı bildiğim için Erasmus’a yöneldim. Onun dışında yakın arkadaşlarımın çoğu Erasmus’a gideceği için ve Avrupa içi ülke değiştirmek kolay olduğu için bu programı tercih ettim.
Tercih listeni neye göre yaptın? Okulun eğitim kalitesi mi, şehir/ülke mi yoksa ekonomik nedenler mi seni daha çok etkiledi?
Bizim okulda işletme bölümündeyseniz, çok da iyi ortalamanız yoksa gideceğiniz yerler az buçuk bellidir zaten. Daha önce gidenlerden duyduğum kadarıyla bir tercih yaptım. Boğaziçi Üniversitesi on iki tercih hakkı veriyor. Sonuç listesinde dokuzuncu tercihimdeki, ismini yazdıktan sonra unuttuğum, University of Twente yazısıyla irkildim. Bir daha tercihle uğraşmamak için de boynumu büküp geldim. Tercih hakkım olsa eğitim kalitesi hariç diğer etmenleri göz önünde bulundururdum.
Erasmus’a gitmeden önce ve gittikten sonra ne gibi zorluklar yaşadın?
Gitmeden önce pek bir zorluk yaşamadım. Tek zorluk Hollanda’nın oturma izni için belli miktar bir parayı kendi ülkelerindeki bir bankada göstermemi istemesiydi. Babamın moralini analiz edip, uygun bir zamanda durumu anlatıp SWIFT yoluyla parayı gönderdim. Buraya gelince de zaten iade edeceklerini söylemişlerdi, nitekim ettiler. Bir diğer zorluk okula belge göndermedir. Boğaziçi’ndeki arkadaşlar Kuzey Kırtasiye’den belgelerini uygun fiyata gönderebilirler. DHL ile anlaşmalı kendileri ve 2 gün içinde teslimatı yapıyorlar. Başka üniversitedeki arkadaşlar için yine DHL’yi öneririm. Son olarak yeşil pasaportla çıkış yapacaklar prosedürleri iyi okusunlar. Ben çıkarken havaalanında, saçma bir detay yüzünden baya bir süre bekletilip derin gerginliklere maruz kaldım. Herhangi bir devlet memuruyla münasebetinizde karşı taraftan çok bir şey beklemeyin. Yapabilecekleri şeyler bellidir ve genelde o kalıptan çıkmazlar.
Gittikten sonra prosedürlerle ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Hollanda ulusu bu işlerde gereğinden fazla yardımcı ve düzenli. Söylediklerini dinlediğiniz ve uyguladığınız zaman sorun yaşamazsınız. Söylediklerinin dışına çıktığınız an sorun yaşamanız çok olası zira düzeni bozmak hiç adetleri değil gözlemlerime göre. Dille ilgili de bir sorun yaşamıyorsunuz Hollanda’da. Rivayetlere göre sinemada filmler İngilizce altyazıyla veriliyormuş halkı alıştırmak için. Doğru mudur değil midir henüz net bilgi alamadım ama gerek telaffuzları gerek kullanımları olsun İngilizceye milletçe hakimler. Hollandalı olmadığınızı anladıkları an kim olursa olsun İngilizceye geçiş yapar. Band of Brothers’ın bir bölümüne bile konu olmuştur buradaki İngilizce seviyesi. Hele Almancanız varsa fahri Hollandalı sayılırsınız. Yani en kötü bir zorlukla karşılaştığınız an konuşarak rahat çözüyorsunuz.
Havaalanından çıkıp yolda yürümeye başlayınca bisiklet kalabalığı başlarda sorun oluyor. Hollanda’nın genel kuralı olan önce bisiklet, sonra yaya, sonra araba rotasını iyi takip etmek gerekiyor. Küçük ayrıntıdır ama kesin yayaya çarpan bir bisiklet görürsünüz geldiğinizde, yayanın suçu olarak görülür bu kaza.
3 kelimeyle kendi Erasmus’unu tanımlar mısın?
İyi, fena değil.
Şu anda hangi şehirdesin? Bize birazcık artılarıyla eksileriyle şehrini anlatsana.
Enschede adlı şehirdeyim şu an. Bölgenin ve üniversitenin ismiyle şehrin ismi karıştırılıp Twente olarak biliniyor ülkemizde. Buradaki şehir tanımıyla ülkemizdeki tanım çok değişik. Zira bir şehirden bir şehre bisikletle 15 dakikada geçebilirsiniz burada.
Ülkenin ilk sanayi şehirlerinden birisi sanırım burası. Dönemin tekstil sanayisinin en ileri teknolojisi zamanında burada üretilmiş. Sonra beklenen çıkışı yapamayan genç futbolcu gibi kalmış yerinde. Diğer şehirlere göre küçük bir şehir burası. Türk nüfusunun en fazla olduğu yerlerden birisi sanırım. Genel popülasyonu az ve buna bağlı olarak sunulan hizmetler de diğer şehirlere göre az. Daha çok üniversitenin adıyla öne çıkan bir şehir. Dolayısıyla o anlatılan Erasmus gecelerine çok rastlanmıyor.
enschede-1.jpg
Sessizliği sakinliği seven kişiler için ideal bir yer. Ormanın yanında kampüsünüz ve şehre ulaşımı bisikletle 20 dakika. En büyük artısı diğer ülkelere yakın olması. Kafanıza esince bisikletle Almanya’ya gidebilirsiniz. Otobüsler de diğer şehirlere göre daha ucuz ama nüfus az olunca BlaBlaCar gibi aplikasyonları kullanan az. Mesela Utrecht Almanya’ya çok mu uzak? Değil. O da yakın ama burası 2 saat daha yakın işte. En büyük artısı bu. Ben başka göremedim.
Hollanda’nın kültürü nasıl? Sence farklılıklarımız ve benzerliklerimiz neler?
Hollanda’ya özel bir kültür pek göremedim. Mesela yemek kültürü tamamen CTRL+C,V üzerine kurulu. Argentina Steak House, Turkisch Kebap, Italienisch Pizza. Kendi yemek kültürleri haşlanmış et ve sebze üzerine kurulu. Dışarıda kimse de bu tarz ürünleri satmıyor tabi ki. Türkiye vatandaşları yemek kültüründe dominant. O kadar ki kebabın ilk burada üretildiğini sanan bir Hollandalı gördüm, dilim tutuldu.

17495637_10212961387816101_2120821406_n

Gördüğünüz gibi Crtl c + v


Onun dışında genel insana yaklaşım konusunda gayet kibarlar ve yardımcı olmaya çalışıyorlar. Türklere zaten alışıklar ve hiç de kötü ya da dışlayan bir tavır içinde değiller. Burada yaşayan Türkler yüzüne gülerler, arkandan iş çevirirler diyor… Yalan gibi…
Genel olarak, bahsettiğim gibi, düzen konusunda kuralcılar ve uyulmasına dikkat ediyorlar. Bu demek değil ki herkes böyle. Her ülkede olduğu gibi kendi sistemlerinin kusurlu vatandaşları da mevcut. İstisna dışındaki tek çelişki hırsızlık. Nedendir bilinmez kimse kimseye malını emanet etmiyor burada. Üç kere bisikletimin ışığı, iki kere arkadaşın bisikleti çalındı. Bu noktaya anlam veremedim henüz.
Öğrencilerin kültürü ise genelde odaya kapanmaya ve kendi arkadaşları arasında takılmaya yönelik burada. Haklılar da çıkınca yapacak pek bir şey yok ve hava koşulları buna itiyor ister istemez. Havalar güzelleşince ortalık canlanıyor tabi ki. Bizde de durum farklı değil diye düşünüyorum. Buradaki insanların bireyselliği bir tık daha yüksek. Ülkede çoğunluk düzenli sporunu yapıyor. Kendilerine vakit ayırmayı seviyor insanlar. Kişisine göre de çok değişiyor tabi ki. Kimi konuşma benle bakışlarıyla uzaklaştırıyor seni direk kimisi de trende sağa sola boş atıyor.
Türkiye’de nerede yaşıyorsun? Bu şehirle Enschede’nin farkları neler? Bu farklar hayatını nasıl etkiledi?
4 yıldır İstanbul’da yaşıyordum. İstanbul’dan sonra burası kat kat küçük kalıyor tabi. Metrobüs, otobüs, dolmuş, metro tamamen hayatınızdan çıkıyor. Çift ayaklarınız ve küçükken sadece arka tekeri kaydırmak için kullandığınız bisiklet kalıyor geriye ulaşım için. Şehirler arası tren kullanılıyor bir tek. Otobüs ve metro (Enschede’de mevcut değil) da gayet pahalı olduğu için bisiklet koltuğuna bağlı kalıyorsunuz.
————-
+18, kötü alışkanlıklar içerir, ailenize okutmayın!
İstanbul’da olduğu gibi içkilerinizi alıp bir yere oturup içemiyorsunuz. Ülke hukuku bunu yasaklıyor maalesef. Zaten sadece marttan sonra yapabilirsiniz bu tarz bir etkinliği. Hava güzel olunca sadece parklara gidip bu çok zararlı aktiviteyi yapabilirsiniz.
Bir bara gittiğiniz zaman ise içki Avrupa’ya göre pahalı yani İstanbul’daki fiyatlarla hemen hemen aynı. Fıçı bira aldığınız zaman barmen kardeşimiz hortumdan gelen su hızındaki musluktan biranızı dolduruyor. Haliyle tüm köpükle giden alkolü izlerken, içinizden buna 2.70 euro (30 cl için ortalama fiyat budur) mu veriyorum derken, öfkeli bir insansanız (nefes egzersizi de işe yaramıyor) gecenin tadı biraz kaçabiliyor. Tadı fena olmuyor ama kesinlikle beklentiler dipleniyor.
Bira bu fiyatta olduğu için diğer içkileri hiç denemedim bile. Marketten aldığınızda 50 cl biranızı 0.55-1.5 euro aralığında alabiliyorsunuz. Ekonomik tercihimiz pre-drinke yöneliyorsunuz haliyle, güzellik orda başlıyor. Marketteki alkol oranı yüksek içkiler gayet ucuz. (Kullanım oranı kişinin kendi sorumluluğundadır.)
17580158_10212961385376040_561048010_n.jpg
Bir diğer şuur yitirme opsiyonumuz bilindiği gibi ülkemizde birçok farklı adla bilinen marijuana. Sokakta alkol tüketmek yasak ama bu illeti tüketmek serbest. Yoldan geçerken random birinin cigarasındaki dumanı soluma olasılığınız yüksek. Bu mahzurlu ürünü Coffeeshop’lara gidip de tüketebilirsiniz. Ben şahsen ülkemizde hiç tüketmedim ama tüketen arkadaşlarımdan bildiğim kadarıyla bu imkan ülkemizde yok. Erkek güruhu ülkemizde nasıl kahvehaneye gidip King eşliğinde Fener’e sövüyorsa (ekranda PTT ligi maçı varken), buranın insanı da bu Coffeshop’lara gelip maç eşliğinde tüttürüyor. Enschede’de de gördüğüm kadarıyla bu tarz dört beş mekan mevcut. Bu tarz mekanlarda takılan insanların çoğu da, düşünülenin aksine, sosyal yaşantıları normal insanlar. Bir gün bir çocuğun koşarak gelip ‘pappa’ diyerek bir masadaki elemana sarılacağı anı dört gözle bekliyorum.
Ben kişisel olarak insan beyninin, önemli bir amaca hizmet etmeyecekse, uyuşturulmasına çok karşıyım. Bundan dolayı burada bu ürünü alma tecrübesini hiç edinmedim. Gramı 7-12 euro arası değişiyor. Az miktarda tütün katılması sonucu gramından üç adet joint elde edebilirsiniz. Ülkemize göre daha ucuz. Sanmayın ki konu buradaki marijuana olunca üç joint az bir miktar. Ülkemizde gençlere satılan çim bitki örtüsüyle karıştırmayalım. Cengaverlik yapıp 1 jointi kendi başınıza içtiğiniz zaman bisikletle kampüse dönmesi çok zor ve tehlikeli olur. Sizi çok yanlış kararlar vermeye sevk eder, pişman olabileceğiniz şeyler yapabilirsiniz.


İlerde Enschede’de yaşamak ister misin? Örneğin Master yapmak ya da çalışmak için geri dönmek gibi bi planın var mı?
Kesinlikle yok gibi duruyor.
Üniversite eğitim ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde mi oluyor yoksa dersler blok şeklinde mi?
Genel Hollanda üniversitelerindeki ders sistemi modül şeklindedir. Her üniversitenin kendi sistemi oluyor. Benim üniversitemde bir dönem için iki modül alıyorsunuz. Her biri 15 ECTS oluyor ve biri bittikten sonra öteki başlıyor. Aralarında belirlenen bir tatil yok. Her dersin düzenlenmesine göre değişiyor. Bir modülde konuyla alakalı 3 ders oluyor ve hepsinin ayrı sınavı oluyor.
Dersler zorluyor mu? Sence eğitim sistemi nasıl?
Şu an aldığım modül gayet kolay ama ikinci alacağım ama muhtemelen gitmeyeceğim modül zorlayıcı gözüküyor. Bizde de olduğu gibi dersine ve hocasına göre çok değişken oluyor. Eğer benim gibi ‘Bachelor’ kapsamındaysanız genelde rahat diyebilirim. Ders takibi isteyen seanslar da oluyor istemeyenler de. İlk haftadan tüm derslere gidip neymiş ne değilmiş diye öğrenmekte fayda var. Zira bir arkadaşım gitmeyip dersten grup oluşturmadığı için kaldı… İşletme için eğitimi değerlendirmek ne kadar doğru bilmiyorum zira açık açık bir şey öğrenmiyoruz bölümde. Burada da durum çok farklı değil gördüğüm kadarıyla. Master yapmadığınız sürece biraz goygoy diyebileceğimiz cinsten. Tabi ödevidir sunumudur hepsi mevcut ama Boğaziçi’ne göre çok da zorlayacak cinsten değil. Burada tabi düzeniniz bariz sarsıldığı için derslere hiç önem vermeyip yapılacak şeyleri gözünüzde büyütmeniz olası. Biraz serinkanlı düşününce çok da zorlamadığını görüyorsunuz.
Exchange öğrencileri ve yerli öğrenciler aynı sınıflarda mı eğitim görüyor?
Evet, çoğunluk Hollandalılardan oluşuyor.
Türkiye’deki okulun kaç tane ders almanı zorunlu tuttu? Her biri kaç ECTS genelde?
30 ECTS almamız zorunlu benim için. Söylediğim gibi iki modül alarak doldurabiliyorsunuz. Zaten çok da bir opsiyonunuz yok. Onun dışındaki alternatifleri çok sorgulamadım açıkçası.
Haftada kaç saat dersin var? Ödevler, sınavlar yoğun mu? Yoklama çok önemli mi?
Her hafta program değişiyor. Bu hafta sadece 1 tane dersim var mesela gerisi boş. Haftaya sınavım olduğu için böyle şu an. Bir sınava girdim sadece gayet kolaydı. Geçemedim orası ayrı. Hollanda sistemine göre geçmiş bulundum ama okulum kabul etmeyeceği için muhtemelen bir daha gireceğim. Modül içindeki her dersin iki sınavı (sınavların konuları aynı) oluyor ve en yüksek olanı sayıyorlar. Sınavlara çalışmanız için gereğinden fazla vakit veriyorlar ve dolayısıyla boşluğun cazibesiyle çalışmıyorsunuz. Yoklama da dersine göre değişiyor, ne desek yalan.
Evde mi yurtta mı kalıyorsun? Artıları eksilerinden bahseder misin?
Witsbreuksweg adlı orman manzaralı yurdumda online’ım. Aylık 408 euro (can acıtan bir miktar) karşılığında kalabiliyorsunuz bu yurtta. Yurdun özelliği ortak mutfak, özel tuvalet ve oda. Yurda çıkarsanız ortak mutfakta çıkmaya çalışın. Özel mutfaklı odanın fiyatı 390 euro mesela ama içinde mutfağa dair tek şek elektrikli ocak. Tuvalet lavabosuyla mutfak lavabosu aynı ve sadece iki adımlık bir mesafe mevcut mutfağa dair. İlk başta özel mutfaklı odaya geçip ani kriz sonucu ortak mutfaklıya geçmek için mail attım. Şansıma sadece bir oda vardı ve direk çöktüm. Ortak mutfağın da pislik gibi kötülükleri var tabi ki ama kattakilerle organize olabilirseniz rahat aşılacak bir sorun. Onun dışında daha fazla para verirseniz birçok yurt imkanı mevcut. Okulun sitesinde detaylı olarak inceleyebilirsiniz. Benim yurdum kampüste olduğu için tek sorun şehre uzaklığı ama derslere gitmek açısından da rahat öte yandan.
Ev tutarsanız da soruşturmalarıma göre eşyasız en aşağı 300-350 euroya bir oda bulabilirsiniz. Eşya tedarik etmek çok zor ve pahalı değil diye biliyorum. Yani hemen hemen yurtla aynı ücrete getirebiliyorsunuz. Hiç uğraşmak istemediğim için çok derin bir araştırma yapamadım ama gelince gördüm ki çok da uğraştırıcı değilmiş. Yurt kira kontratınızı yarı dönemlik yapıp sonrasında ev bakabilirsiniz. Diğer şehirlerde durum nedir tam bilemiyorum ama üniversitelerin Exchange öğrencileri için olan bölümünde gayet detaylı bilgiler mevcut.
Sonuç olarak iki opsiyonun da kendi içinde zorluğu var. Hangisi daha iyi tamamen size şehrine bağlı.

17570985_10212961451817701_487306086_o.jpg

Yurt odasının penceresinden…


Üniversiteye yakın bir yerde konaklamak mı şehir merkezinde konaklamak mı daha iyi? Öğrencilerin yoğun olduğu özel bir bölge vb var mı?
Bu şehir için Exchange öğrenci yoğunluğu şehir merkezinde yer alıyor. 2 yurt opsiyonu var. Şehirdeki ITC (International hotel) ve kampüsteki yurtlar. Avrupa vatandaşı ve hele Almanlar için ev bulması rahat oluyor. Uğraşmak istemeyen de şehir merkezindeki hotelde kalıyor. Fiyatı 450 Euro civarında ve benim odamla aynı özelliklere sahip. Benimkinde mutfak daha büyük ve TV var. TV de hiç cezbedici bir avantaj değil haliyle.
Ev tutmak isteyenlere önerebileceğin bir bölge var mı? Ev arıyorsak hangi sitelere, facebook gruplarına vb bakmalıyız?
Çok geniş bir bölge mevcut değil burada. Nerede tutarsanız tutun bisikletle ulaşımınızdaki dakikaları biraz daha kısmış oluyorsunuz gideceğiniz yere göre. İlgili siteler yine okulun sitesinde mevcuttu ama çoğu Felemenkçeydi. Facebook gruplarından daha rahat bulabilirsiniz. Bulmak çok zor olmasa gerek. (Enschede housing falan filan)
Exchange’e gitmeden önceki süreçte önceden ödemek zorunda olduğun ücretler oldu mu? Sağlık sigortası, yurt taksidi, vize, uçak bileti, belgelerin kargolanması vb. Bunlar ne kadar tuttu?
Yukarıda bahsettiğim bir finansal yeterlilik durumu var. Kalacağınız ay başına belli bir miktar parayı gönderiyorsunuz ve siz geri gelince iade ediliyor. Vizeyi okul sizin yerinize alıyor ve siz, haber verilince, randevu alıp vizeyi topluyorsunuz.
Yurt için ilk ay ücretini ve depozitoyu yatırmanız isteniyor.
Sağlık sigortası için AON yapmanız öneriliyor ama özel bir durumunuz yoksa Türkiye’den ucuza yapıp gidebilirsiniz.
Belgelerin kargolanması için de DHL’yi öneririm. Vize için bir belge istenmişti.
Bize Enschede’deki fiyatlardan biraz bahsedebilir misin?
Kötü alışkanlıklar için fiyatlara yukarıda değindim. Daha değişik kötü alışkanlıklarla ilgili fiyat bilgisini vermeyeceğim. Yemek için size oryantasyon programında (32 euro civarı bir miktarla kayıt olabiliyorsunuz bu programa. Kesinlikle katılın.) bir Dominos indirim kartı veriliyor. Bu indirimle medium boy pizzayı online siparişlerinizde 5.9 euroya yiyebiliyosunuz. Dükkana gittiğiniz vakit indirim geçerli değil fakat ücret 5 euro.
Onun dışında burada on beş civarı Türk-Kürt restoranı (Dönercilerin hepsi Türk değil, Türk müsünüz diye sormamakta fayda var.) mevcut. Ekmek döner 3-4 euro civarı. Onun dışında Türkiye’de olmayan kapsolon diye bir konsept var. Porsiyon döner gibi düşünebilirsiniz. Onu da boyutuna göre 5-7 euroya yiyebiliyorsunuz. Adana dürüm gibi konseptleri olan dükkanlar da mevcut. Onların da fiyatı 7-8 Euro olması gerek. Harici restoranlara da gitmeye hiç cesaret edemedim gayet pahalı duruyorlar. Burger King’de kampanyalar sonucu ucuza yiyebilirsiniz ki onu yiyeceğinize sünger alıp ketçap mayonez sıkın aynı besin değeri. Big King menü 4 euro şu an gayet cezbedici ama aynı fiyata daha sağlıklı burgerler yiyebilirsiniz çevrelerde mevcut.
Velhasıl dışarıda yemek fiyatları yüksek. Market fiyatları gayet uygun ve bazı ürünler bize göre gayet ucuz. Yarım kilo kıyma 4-5 euro civarı ve onun dışında hazır şinitzel ve köfteler de bu minvalde. Hazır dediysek BIM köftesi gibi düşünmeyin, bildiğimiz yenen hatta tadı güzel olan köfte ve şinitzel. Vejetaryenseniz de yaşayabileceğiniz en iyi ülke diyebilirim. Markette en az on çeşit hazır vejetaryen ürünü bulmak mümkün. Tatları gayet güzel ve hazırlaması çok kolay. İlk bir ay vejetaryen olmayı bile düşündüm. Sonra olmadım.
Dışarıda bir kafeye oturup boşlayalım olayı olmadı henüz. Kafe kültürü de bizdeki gibi değil ve bizdeki gibisine gerek de yok zaten. Bar ve gitmemeniz gereken Coffeeshop’lar boşluğu dolduruyor. Bizim kopyaladığımız Avrupa kafesi kültürü büyük şehirlerin merkezlerinde daha çok. Gitmediğim için detay veremeyeceğim. Beynime pahalıdır olarak kodladım, sıkıntı çekmiyorum.
Para yetiyor mu? Bir ayda ortalama neye ne kadar harcıyorsun? Para transferlerini nasıl yapıyorsun?
Ayda, kalma ücretini saymazsak, 500-600 euroya yaşamak mümkün. Tabi ki bu oran marketten alışveriş oranınıza bağlı. 400 euroya kadar düşürüp yaşamak da mümkün ama ne kadar keyif alırsınız bilinmez.
Sizden istenen para ABN AMBRO bankasına yatırılıyor ve siz gelince size bir hesap açıyorlar. Geldikten, ortalama 15 gün sonra, para hesabınıza yatırılıyor. Genelde bütün işlemlerimi bu banka kartıyla yapıyorum. IDEAL denen bir ödeme sistemiyle de internetten her türlü ödemenizi yapabiliyorsunuz yani kredi kartına gerek kalmıyor. Uçak biletleri için ve booking.com gibi bazı siteler için geçmiyor yalnız, onun için yanınızda bir kart getirin ya da ebeveynlerinizi kart numaralarını vermeleri için darlayın.
Türkiye’de herhangi bir bankanın senin ülkendeki bir bankayla anlaşması var mı? Diyelim ki anlaşma yok, en az kesintiyle hangi bankanın kartıyla orada hangi ATM’den para çekiliyor?
Herhangi bir anlaşmalı banka yok bildiğim kadarıyla. Ziraat bankası öğrenci kartı en az kesintiyi yapan diye biliyorum ama net değilim. Ben gelmeden tüm hibemi (1400 euro) çekip geldim. Sonra da hesabıma önceden ödediğim para yatırıldı ve onla devam ettim. Hibeniz yoksa gelmeden aşağı yukarı bu oranda bir para getirmeniz iyi olur. En azından bir ayınızı karşılayacak bir parayla gelin.
Bankaların mobil uygulamalarını kullanabiliyor musun? Telefona Türk hattını takmamıza gerek var mı?
ABN AMBRO’nun kullanımı çok şeker. Size bir cihaz veriliyor ve normalde bizdeki telefona gelen şifre, bu cihazlardan, kartı taktığınız zaman otomatik olarak veriliyor. Ya da bir şifre oluşturup mobil uygulamadan direk transferlerinizi yapabiliyorsunuz. Onun dışında online alışverişlerde Türk kartınızla ilgili bir işleminizde Türk hattını takmanız şart.
Hangi telefon operatörünü kullanıyorsun? Paketinde neler var ve ne kadar ödüyorsun?
Lebara hattı size oryantasyonda ESN tarafından veriliyor. Vermezlerse marketten beleşe tedarik edebilirsiniz. Kampanya olmazsa 10 euro karşılığı 1 GB internet alabiliyorsunuz. Zaten yurtta, okulda ve çoğu mekanda wifi mevcut olduğu için bir tek yol bulmada kullanıyorsunuz. Onun için yeterli oluyor bu internet miktarı. Arama yapmak isterseniz ekstra yükleme yapıyorsunuz.
Şehir içi ulaşımını nasıl sağlıyorsun? Bisiklet yaygın mı? Ulaşım için ayda ortalama ne kadar harcıyorsun?
Bahsettiğim gibi bisiklet her şeye yetiyor. Şehir değiştirmek için treni kullanıyorum. Otobüs kullanmak isterseniz kampüs şehir arası 2 euro tek gidiş fiyatı. Gayet pahalı olduğu için bulaşmıyoruz haliyle. Onun dışında nerede inip nerede bindiğinize göre sürekli değişiyor fiyat. Buraya gelince direk facebook gruplarından bir bisiklet almak şart.
Gittiğin ülkede okurken çalışma olanağın var mı? Varsa haftada kaç saat çalışma izni var ve ortalama ne kadar kazanılıyor?
Felemenkçe bilmeyene iş verilmiyor burada maalesef. Daha büyük şehirler için imkanlar nasıldır bilemiyorum. Almancanız varsa bir ihtimal. Çalışan Hollandalı arkadaşlar gayet iyi ücret alıyor.
Diyelim ki hasta oldun, yurt dışı sağlık sigortanla hangi hastanelere gidebiliyorsun, prosedür nasıl?
Henüz hastaneyi kullanmadım ama buradaki sağlık imkanını kullanmak için bir yere kayıt yaptırmak gerekiyor, direkt gidemiyoruz. Oryantasyonda sorarak öğrenebilirsiniz, hastalık konusunda tecrübem az.
Bol bol gezdin mi? Gezme işlerini nasıl planladın (ulaşım, yararlandığın siteler, appler, konaklama) ? En sevdiğin şehir/ülke neresiydi?
2 aydır buradayım. Öğrenciliğin yanında futbol hakemliği yaptığım için buraya gelince de devam ettim. Çevremde az maç olduğu için genelde diğer şehirlere gidiyorum hafta sonları. Şehir değiştirmek için NS group-ticket denen bir olayla tren bileti alıyorum. Devletin tren seyahatini teşvik etmek için uyguladığı bir politika. 10 kişi farklı farklı istasyonlardan aynı istasyona, 7 euroya, gün içinde gidiş-dönüş bileti alabiliyorsunuz. Hafta sonları canınız isteyince Amsterdam’da boşlamak çok rahat yani. Diğer 9 kişiyi de facebook gruplarından bulabiliyorsunuz. Her şehrin bir facebook grubu var, insanlar girip yandaş buluyor ve beraber bileti alabiliyorsunuz. Bir kişi (Hollanda banka hesabı olması şart) herkes yerine bileti alıyor ve size mail olarak bileti gönderiyor. Yazıcıdan çıkartıp gururla bilet denetleyen şahısa gösterebilirsiniz.
Diyelim Enschede’den Amsterdam’a gideceksiniz. NS group ticket Amsterdam grubuna giriyoruz. ‘’I need one ticket on 2th April, is there any group?’’ diyoruz. Size bir grup yolluyorlar ve özel gruba giriyoruz. (Öyle hemen yollamazlar biraz kovalamak gerek.) Admin hesap bilgilerini paylaşıyor ve şahsına parayı gönderiyoruz. Bilgilerimizi PM’den yazıp bir de ödememizin screenshot’ını yolluyoruz. (Güvenmiyorlar be.) Akabinde alıyor biletleri admin yolluyor postaya. Eğer grupta on kişi varsa 7 eurodan fazla ödemeyin, çekin bayrakları. On kişiden daha az kişiyseniz ve on kişi bulamıyorsanız (zor ihtimal) fiyat artıyor. (Detaylı fiyat listesi NS.com)
Grup biletindeki kritik olay şu: Alacağınız bilet gidiş dönüş olacağı için diyelim ki Enschede’ye bilet bulamıyorsunuz, Enschede’den Amsterdam’a bilet alıp, Amsterdam’dan Enschede’ye gidebilirsiniz. Düşünmesi çok zor değil de işte eden var edemeyen var..
Ülke dışında sadece İspanya’ya gittim. Ryanair’dan çok ucuza biletler bulunabiliyor. Eindhoven’dan ya da Maastricht’ten birçok ülkeye bilet bulabilirsiniz. Alıyorsunuz oraya grup biletinizi gidiyorsunuz. Pasaportu vize kontrolüne gösterip bilete damgayı bastıyorsunuz sonra bb. Residence Permit’i alınca onla da gidiş yapılabilirsiniz kontrolsüz sanırım. İspanya’ya inince kimse demiyor ki sen kimsin. Dolmuştan iner gibi iniyorsunuz.
Kalma vs. işlemleri klasik Airbnb, booking.com falan.
Enschede’den hangi ülkeleri ziyaret etmek daha ucuz ve mantıklı?
Ryanair’la birçok ülke mevcut. Kritiklerinizi yapıp erkenden bilet aldığınız zaman birçok yere ucuza gidebiliyorsunuz. 15 euroya İspanya’ya gitmek mümkün mesela. İnsanın içi okşanıyor.
Otobüsle Almanya’ya da 25 euro civarı bir ücretle gidebiliyorsunuz. Sonra oradan daha ucuza başka ülkelere geçmek mümkün. Ama ikinci bir ülkeye gidecekseniz direk uçak en mantıklısı. Turlayacağım kardeşim diyorsanız Almanya’dan başlayıp, turlayıp, geri otobüsle Enschede’ye gelmek mümkün.
Başka bir ülkeyi seyahat etmek istediğinde vize almak zorunda kaldın mı? Kısaca anlatır mısın?
İngiltere kendini ayrıştırdığı için bir onun için gerekiyor. Onun dışındaki EU bünyesindeki ülkelere hiç gerekmiyor. İspanya’ya giderken gittim havaalanındaki kontrole, dedim ben gidiyorum bakmayacak mısınız? Senin Schengen vizen var, çekil bir işimiz var kardeşim dediler. Schengen vizesi bitince de residence permit için verilen kimlik kartını göstererek çıkılıyor. Kimse bakmıyor zaten sadece Ryanair güvenlik kontrolünden önce pasaportla giderseniz bakıp bileti damgalamak istiyor. Damgalatmazsanız sıkıntı çıkarıyorlarmış. (Bu olayı başka kaynaktan tekrar kontrol edin.)
Rutin bir günün nasıl geçiyor?
Sabah kalkabilirsem kalkıyorum. Açıyorum perdeleri, güneş varsa bir rahatlama geliyor. Yoksa diyorum yine bisiklet ıslandı. Ders varsa derse gidiyorum bazen gitmiyorum. Kahvaltı pek tarzım değil, direk görmezden geliyorum faydalarını. Buradaki tayfayla iletişime geçiyorum akşam için plan var mı diye. Varsa ona göre planlıyorum günü, buluşma saatine göre internet boşu, dizi film. Shameless 7 sezon bitirdim 1.5 ayda. Millet düşünüyor: ‘’Batuhan Erasmus’ta ne güzel hayat yaşıyordur, ne değişik şeyler yapıyordur şimdi’’. Tek değişiklik dizileri İngilizce altyazılı izliyorum. İngilizcem gelişsin. Gelişiyor mu? Gelişmiyor. Spora çıkıyorum bir saat kadar tüketiyorum gelip bir şeyler yiyorum. Güneş varsa balkona geçiyorum, zararlı içeceklerimi tüketiyorum.
Akşam oluyor çıkıyoruz, etkinlik varsa ona dahil oluyoruz. Yoksa bilardo falan oynuyor bizimkiler, onları izliyorum. (Dünyanın en saçma oyunu. Tüm toplar beyaz olsa belki bir heyecan gelebilirdi oyuna.) Etkinliklerin detaylarını aşağıda anlatayım. (Çok detay yok.) Bazen Coffeeshop’a gidiyoruz maç izleyip satranç oynanıyor. (Bu da kötü oyun da çok değil.) Boş beleş anlayacağınız.
Hafta sonlarım iyi geçiyor. Bir gün başka şehre maça gidiyorum. Maçtan sonra geziyorum biraz etrafı. Enschede’nin biraz büyüğü diyip dönüyorum. Diğer gün burda bulduğum bir Türk klubünün maçına gidiyorum. Maçtan sonra sohbet muhabbet. Onlar Hollandalılara sövüyor ben doğrudur abi diye onaylıyorum.
Yemek işini nasıl hallediyorsun?
Genelde marketten aldığım vejetaryen şeyleri yapıyorum. Yanına pilav ve sebzemsi bir şeyler şeklinde. Bu kısım biraz hayal gücünüze kalmış. Ben kendi kendimi doyurmaya alıştığım için çok sorun çekmiyorum. Ama ani gelen uyuşukluklar sonucu yemek söylediğim de oluyor. (https://www.thuisbezorgd.nl/en/) Buranın yemek sepeti yandaki parantezde. Kuryeyi mağdur etmedikleri için getirme ücretleri yüksek (2 euro falan da dörtle çarpınca çok geliyor insanın gözüne) dolayısıyla çok söylememeye çalışıyorum. Ani göz dönmesi yaşayıp söylemişliğim çok oluyor, Allah affetsin. Waaier adlı binanın kantininden 4 euroya bir tabak, üç çeşit yemek alabiliyorsunuz. Yiyebileceğiniz en besleyici, iyi, ucuz öğün o oluyor. Onun dışında ucuza besin yeme şansınız çok az (döner, burger bunlar besin değil).
Gelmeden yemek yapmayı öğrenmeniz elzem.
Spor yapmak istersen nasıl olanaklar var?
Büyük bir spor salonu ve bir sürü takım mevcut. Dönemlik Unioncard alıp fitness salonu üyeliği alabilirsiniz (30 euro Union + 30 euro Salon 6 aylık). Onun dışında diğer her türlü imkan için Unioncard yine gerekli. Ben kaçak olarak dışarıdaki barları ve koşu bandını kullanıyorum, kimse kart sormuyor.
Exchange öğrencileri için bir kulüp var mı? Varsa aktif mi? Ne gibi etkinlikler düzenliyorlar?
Boğaziçi’nde bulabileceğiniz her türlü kulüp burada da mevcut. İngilizce tiyatro kulübü bile var. Oryantasyon programında bir gün hepsi toplaşıp sizi dahil etmek istiyor. Genel kulüp karşıtı politikamdan ötürü katılmadım ben. (Squash kulübünden bir adam geldi, çok da şeker anlattı da ‘’totally I’m not interested’’ diyerek şeklimi koydum.)
Gece hayatı nasıl?
Kötü. İstanbul’daki gece hayatı buradan kat kat daha hareketli. Belli bir arkadaş grubu yaptığınız zaman eğlenceli oluyor tabi ama buna Enschede bir katkı sunmuyor. Bu konuda da en yanlış referans benim. Gece kulübünden hiç randıman alamadım hayatımda. Objektif düşününce çok da fena değil. Sürekli bir etkinlik oluyor hafta içleri. Klasik şeyler oluyor bunlar hep. Bir yere gidiliyor, içiliyor, bilinç yitiriliyor. Yurtta parti düzenleniyor bazen. (Benim yurdumda değil. Calslaan denen yurtlarda oluyor genelde.) İki haftada bir okuldaki barda bira 1.5 eurodan 1 euroya düşüyor happy hour’da o günler kalabalık oluyor. (Baya kötü mekan) Millet içip geliyor işte ortada kötü müzik eşliğinde eğlenmeye çalışıyor. Exchange öğrenci sayısı diğer şehirlere göre düşük. Hollandalılar da kendi aralarında takıldığı için kalabalık ortam bulmak bir hayli zor.
Exchange öğrenci tayfasında herkes tabiri caizse ekmeğinin peşinde. (Kadın arkadaşlar İspanyollara dikkat etsin.) Ben kenara geçip acaba bugün kim kime yamanmaya çalışacak diye etrafı süzüyorum. Gözlemlerime göre başarı oranı çok düşük… Bu şehre geliyorsanız öyle aman aman bir beklentiniz olmasın bu ilişki konularında. Yeteneğinize, görünüşünüze kalmış tabi şimdi bir şey diyemiyoruz.
Favori mekanların nereler?
Café Mix, yurt, merkezdeki bir ismini bilmediğim hamburgerci. (4 euro bir büyük hamburger)
Yabancı dilde arkadaşlıklar kurmak, hayatını devam ettirmek zor oldu mu?
Benim yabancı dilim bir miktar hasarlı. Üniversitede adam akıllı öğrenmeye başladığım için çok bir yetkinliğim yok konuşmada. Öyle olunca bir hayli zorladı beni. İspanyollar ve İtalyanlar dışında diğer uluslardan insanlar da çatur çutur konuşuyor. Herkesle konuşabilirsiniz ama İngilizceniz kötü olsa bile. Sonuçta hepsinin ikinci dili ve iyi olan da bir ara sizin gibi konuşamıyordu. Halden anlıyorlar yani. Oryantasyonda da sizi sekiz kişi bir yere koyup hadi konuşun dedikleri için illa ki tanışıyorsun, konuşuyorsun. Öyle akıcı muhabbet çevirmek zor oluyor tabi, iyi konuşamıyorsanız. En kötü sizde de böyle mi kardeşim muhabbetinden yürünür. Siyaset miyaset.
Burada yedi sekiz Türk varız. Onlarla sürekli takılıyoruz zaten. Tanıştığımız insanları da getirip birbirimizle tanıştırıyoruz, sıkıntı kalmıyor. İlginç kalıyoruz biz diğer milletlere göre, ondan seviliyoruz sanırım.
Ben genelde şu ülkenin insanlarını kendime daha yakın buldum dediğin bir ülke var mı?
Almanlar ve İtalyanlar en çok yakın gelen millet. Almanlar alışıklar zaten bize, ortak yan bulmakta da zorlanmıyoruz. Türk sevgilisi olan bile var. İtalyanlar da neşeli, sıcakkanlı insanlar oluyor genelde. Portekizliler de aynı şekilde. Genel bir kalıp yok tabi ki milletler için. Endonezyalı bir adam geldi: ‘’Merhaba kardeşim.’’ dedi tanıştı benle. Bursa’da İngilizce öğretmenliği yapmış, seviyor baya Türkiye’yi. Türkiye’ye gitti dönerken sigara aldı bana havaalanından ucuza. Adı İrfan. Böyle alakasız bir sürü ilişki kuruyorsunuz.
Türk’üm dediğinde sana nasıl yaklaştılar, nasıl tepkiler aldın?
Kimisinin hiçbir fikri yok Türkiye’yle ilgili. Kimisinin babası Türk kendisi Finlandiyalı. (Nikola, futbol teröristi.) Kimisi de İrfan gibi işte. (Garip adam.) Olumsuz tepki almadım hiç. Hepsi ilginç buluyor Türkiye’yi. Bize çok ilginç, yaşanılası gelmiyor şimdi ama düşününce kıyaslayınca baya renkli kalıyor bizim ülke.
Hollandalı bir arkadaşım var. (Thomas, Zambiya’da doğmuş büyümüş. Babası Alman, annesi Hollandalı.) Olaylardan sonra geldi: ’’Sizin ülkede Hollanda bayrağı diye Fransa bayrağını yakmışlar dedi.’’ kahkaha attı yarım saat. Bu daha oradaki bir insan kardeşim dedim. Daha bunun 70 milyonu var.
İnsan ne kadar mantıklı, sağlıklı, düzenli bir hayat istese de bizdeki absürtlük çok hoş geliyor.
Giderken yanında neler götürdün? Aman şunları Türkiye’den alın mutlaka diyeceğin şeyler var mı?
Sigara içiyorsanız en önemli item sigara. Burda bir paketi 6 euroya satılıyor. Üzüyor insanı bu tarz fiyatlar. Onun dışında ben tıraş makinesi getirdim ekstra olarak. Kıyafet de çok abanmanıza gerek yok. Primark’ta kıyafet gayet ucuz ve kaliteli. Onun dışında Action mağazasında neredeyse her türlü eşyayı ucuza bulabilirsiniz. Market sistemleri çok geniş ve her kesime hitap ediyor belli başlı şeyler dışında.
Şimdiki aklım olsa Erasmus’a şuraya giderdim dediğin bir yer var mı?
Çok bir alternatifim yoktu, mecburen geldim. Şimdiki aklım olsa gelir miydim, gelmez miydim diye sorulabilir. Gelirdim. Başlarda çokça sövsem de alıştıktan, tanıştıktan sonra her şey güzel geliyor. Zaten diğer ülkelerde arkadaşlarım olduğu için onlara da bolca çökeceğim. O yüzden nereye gittiğiniz çok fark etmiyor. Olayı güzelleştirebilirseniz siz güzelleştiriyorsunuz.
Bu süreçte kendini en kötü ve en iyi hissettiğin anları anlatır mısın?
En kötü hissettiğim an İngilizce konuşamayıp kekelediğim an oluyor genelde. Öğrenin bu dili, gerekiyor. Kötü alışkanlıklar, kötü hisler de getiriyor. Dozlarımıza dikkat edelim.
Hastalık mı bilmiyorum; absürt şeyler bana fazlasıyla keyif veriyor, iyi hissettiriyor. Burada hakem olarak yönettiğim ilk maçtan baya keyif aldım. Yirmi iki tane yabancı adamın senin her sözünü dinlemesi çok saçma geliyor bana. Futbolu seviyorsanız, bir amatör maçı izlemek dünyanın en zevkli olayı. Hafta sonlarım baya iyi geçiyor böyle olunca. Enschede’den de çıkmış oluyorum, baya iyi hissettiriyor… Onun dışında, en iyi anım yine Enschede’den çıkıp İspanya’ya gittiğim an herhalde.
Şu anki hayatın gitmeden önceki beklentilerini karşılıyor mu?
Tam da beklediğim gibi oldu benimkisi. Daha önce buraya gelen bir arkadaşım vardı. (İlk hafta derse gitmeyip kalan…) Onun çok talihsiz geçmiş, sağ olsun bana fazlasıyla kötüledi Enschede’yi. Öyle olunca beklenti falan kalmadı.
Erasmus yapmayı öneriyor musun, şu ana kadar sana ne kattığını düşünüyorsun?
Kattığı şeyler değişiklik ve tecrübe oluyor işte. Daha da fazlasını istemek gereksiz gibi. Farklı yaşam biçimi görüyorsunuz, böyle de yaşıyorlarmış diyorsunuz. Üzerinizden yük kalkıyor hafif, bunu da yaptım diyorsunuz bir ego point yazılıyor haneye, endişeler azalıyor. Koca Avrupa Birliği sen eğlen diye program yapmış, gidebiliyorsan git yani.
Ben yaptım siz yapmayın ya da ben yapmadım siz kesin yapın dediğin şeyler var mı?
Henüz 2 ay olduğu için daha öyle bir pişmanlık birikmedi. Şimdilik: ben geldim, başka yer olmuyorsa siz de gelin; ben geldim, başka yer oluyorsa siz gelmeyin.
Bonus: Hollanda’da bunları yapmadan dönmeyin dediğin neler var?
Bisikletle diğer şehirlere gidin. Hafta sonlarınızı şuur yitirip bayılmalı geçirmek yerine, gezin etrafı. (İlk aydan sonra zaten bıkarsınız.)
Bulun yapın bir şeyler be, kaç yaşında insanlarsınız.
[googlemaps https://www.google.com/maps/d/embed?mid=1NfhrRahBmK6ng-FiVXSudOIKwDY&w=640&h=480]