Önce seni tanıyalım.
Merhaba, ismim Ayser Uzunyaşa, uzatmalı üniversite öğrencisiyim. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliğinde 5. Yılındayım ve daha da devam ediyorum. 1993 Isparta doğumluyum, liseyi Burdur Anadolu Öğretmen Lisesi’nde yatılı okudum. Yani her zaman evden ayrılıp başka yerlerde yaşamak içimde olan bir istekti.
Neden Erasmus’a gitmek istedin?
Biraz önce de söylediğim gibi tek başına yaşamak, hayatını tek başına, özgür bir birey olarak devam ettirmek ve bunu hala öğrenciyken yani sorumlulukların yalnızca hayatı öğrenmekten ibaretken yapmak bana hep çok çekici gelmiştir. Üniversite seçerken bile yurt dışı imkanlarına bakıyordum. Daha ilk senemdeki Erasmus başvurumda Berlin ilk tercihimdi ancak derslerimi toparlamam ve Erasmus’a hak kazanabilmem 4 senemi aldı.
Neden Exchance değil de Erasmus?
Exchange biraz daha masraflı bir seçenekti bu nedenle neredeyse hiç değerlendirmeye bile almadım. Ancak Erasmus’ta hibe imkanlarıyla kendini idame ettirebileceğin gidenlerden her zaman duyduğum bir şeydi. Ailemin imkanları da ortada olduğundan bunu pek düşünmedim. Şu an okulu biraz daha uzatıp Mevlana değişim programından yararlanmayı da düşünmüyor değilim 😀
http://www.yok.gov.tr/web/mevlana
Tercih listeni neye göre yaptın? Okulun eğitim kalitesi mi şehir/ülke mi yoksa ekonomik nedenler mi seni daha çok etkiledi?
Aslında hepsinden biraz diyebiliriz. Ama asıl istediğim Avrupa kültürünü hissedebileceğim bir yerde yaşamaktı. Herkesin bahsettiği über yaşam standartları, yargısız yaşamak, insanların birbirine nazik yaklaşımı vb bilirsiniz klasik Avrupalı havaları. Bunun dışında anlaşmamız olan her okulda alabileceğim derslerin tümünü incelemem gerekti. Çünkü 5. yılım olacaktı ve okulumu mümkün olduğu kadar az uzatacak bir seçim yapmam gerekiyordu. Almanya’nın başkenti Berlin ve dünyanın gözdesi olan Berlin Teknik Üniversitesi’nde eğitim almak hangi mühendisin ilgisini çekmez ki!
Erasmus’a gitmeden önce ve gittikten sonra ne gibi zorluklar yaşadın?
Gitmeden önce ilk olarak dil sertifikası alırken zorlandım. Sertifika alabilmek için bir kursa para vermem gerekiyordu ve kafamda oluşandan çok daha yüksek bir miktar parayı çok daha kısa bir sürede bulmam gerekiyordu. Ardından evraklarım bir yanlış anlaşılmadan dolayı geç kaldı. En sonunda her şey hallolup gitmeye hazırlanırken dedemin kanser olduğu haberini aldım ve yalnızca birkaç ayı kalmıştı. Birisini son kez gördüğünü bilmek insanı çok garip bir psikolojiye sokuyor. Gittiğimde ise ilk aşama olan dil sınavını geçemedim ve dil kursundan atıldım. 1 ay boşu boşuna erken gitmiş gibi hissettim. Aklım geride bıraktığım birçok şeyde kalmıştı artık. Ama her şeye rağmen geriye dönüp baktığımda bu süreç yine de en çok eğlendiğim zamanlar arasına giriyor.
1,5 ay sonra dedemin cenazesi için Türkiye’ye döndüm ve 15 gün kadar kaldım. Geriye döndüğümde her şeyin iyiye gideceği düşüncesine kendimi inandırmakta oldukça güçlük çektim çünkü her şey gittikçe kötüye gidiyor gibi görünüyordu. 1-2 hafta içerisinde bana trajikomik bir şekilde bir hastalık teşhisi kondu. Çoğu zaman yataktan çıkmak bile işkence haline geliyordu. Odamdan mutfağa giderken başım dönüyordu ve yarı yolda mola vermek zorunda kalıyordum. Rahat bir nefes almaya vakit bulamadan arka arkaya bir şeyler oluyordu. Bu arada derslerime ayak uydurmaya çabalıyordum ancak Almanca seviyem yeterli değildi ve bu beni kısa sürede motivasyon eksikliğine sürükledi. Daha sonra YTÜ’nün aldığı bir karar sonucunda öğrendim ki ya 2. Dönem geri dönecektim ya da okulu 2 sene uzatacaktım. Ben de sadece 1.dönemi burada okuyup sonra 2.dönem için geri dönmeye karar verdim. Ayrıca eklemeliyim ki ders değişikliği süreci de oldukça uğraştırıcı geçti.
Bütün bunların arasında zamanla her şeyin çok güzel olduğu anlarım da oldu korkmayın 🙂
Kendi Erasmus’unu tanımlar mısın?
Hayallerin de zamanı vardır!
Erasmus’u hangi şehirde ve ne zaman yaptın? Bize birazcık artılarıyla eksileriyle şehrini anlatsana.
Eylül 2016 – Mart 2017 arası Berlin’de yaptım. Büyük bir şehir olması ve Avrupa’da her yere çok rahat bir ulaşımı olması oldukça büyük artılar. Onun dışında şehrin kendi içinde de muhteşem bir ulaşım ağı var ve gidebileceğin her yere inanılmaz kolay bir şekilde gidebiliyorsun. Aşırı uluslararası bir şehir, bir yönden çok güzel bir yönden de eksi bir özellik bu çünkü hiç Almanca konuşmadan hayatınızı geçirebilirsiniz. Çok hareketli, her anlamda yapacak bir şey daima bulunabiliyor; kültürel etkinlikleri oldukça ucuza bulabiliyorsunuz. Gece hayatı oldukça renkli, ancak kıyafetleriniz siyah olmalı 😉 Tekno müziğin doğduğu şehir zaten başka ne beklenir ki! Yaşam standartları anlamında baktığınızda Türkiye’den ucuz diyebilirsiniz ancak Avrupa içerisinde pahalı sayılabilecek bir şehir. Benim için eksi olan bir yanı şehrin çok düz olmasıydı hiçbir yerinde yokuş yok! Dağ manzarası bulmak zaten imkansız! Her yer birbirinin aynısı; ilk gittiğinizde sizi büyüleyen yapılar bir süre sonra özellikle kışın karanlığında depresyona sürükleyici olabiliyor. Kışı belki çok soğuk hissettirmiyor çünkü alışıyorsunuz, sürekli 0’ın altında ve karanlık bir hava, 3’te havanın karardığını hatırlıyorum.
Almanya’nın kültürü nasıl? Sence farklılıklarımız ve benzerliklerimiz neler?
İş Almanya ve Alman kültürüne gelince biraz karışıyor. Çok fazla benzerliğimiz var çünkü biz Türkler orada da çok fazlayız ve bir şekilde kültürümüzü oraya yansıtmayı başarmışız. En azından yemeklerimizi 😀 Bir Türk dönercisine girdiğinizde müşteri kitlesinin çoğunluğu öğrenci ve Almanlardan oluşuyor. Yaşayış biçimine geldiğimizde ise bizden farklılıkları kurallarına aşırı önem vermeleri. Kuralları çiğneyen bir Alman bulmak samanlıkta iğne bulmak gibi bir şey. Dışarıdan bu çok güzel görünüyor farkındayım ama bazen insan kuralları çiğnemek isteyebiliyor. Tabi yine bizden ayrılan noktaları farklı olan insanları yargılamıyorlar ve evet kuralları çiğneyebilirsiniz! Kimse sizi yargılamaz! Yakalanıp ceza yemezseniz tabi ki! İstediğiniz kadar farklı olabilirsiniz, istediğiniz kadar garip olabilirsiniz. Hatta her yerde gördüğünüz bazı evsiz insanlar öyle olmak istediği için öyleler. Gidin ve görün bazıları dilenmiyor bile sadece bunu seçmişler.
Alman kültüründen bahsetmek benim için çok da doğru olmayabilir aslında çünkü Berlin’inin Almanya’dan çok farklı olduğu yönünde söylenen bir söz vardır. Bu da karma bir yapısı olmasından kaynaklanıyor. Yine de Berlin’in underground kültürü herkesi kabul ediyor.
Türkiye’de nerede yaşıyorsun? Bu şehirle Berlin’in farkları neler? Bu farklar hayatını nasıl etkiledi?
İstanbul’da yaşıyorum. İstanbul Berlin’den çok daha büyük, kalabalık ve yaşaması zor bir şehir. İlk günlerimde bu beni oldukça büyülemişti. Hiçbir yere yetişme, geç kalma derdinin olmaması, hangi saatte geri döneceğini düşünmemek (çünkü her saat ulaşım mevcut), sakinlik, sürekli bir korna sesi, ambulans sesi, kavga sesi duymamak… Bunlar beni oldukça büyülemişti. Hiçbir yerde kimse sizi kıyafetinizle, ne içtiğinizle yargılamıyor. Her şey çok ucuz. Yaşamak, eğlenmek, okumak oldukça ucuz. Türk parasına çevirseniz de ucuz 1 euro-1 TL gibi düşünseniz de ucuz. Bu rahatlığa ve yaşam standardına ayak uydurmak oldukça güzeldi. Ancak Boğaz manzarası ve deniz kokusu oldukça özlemini çektiğim şeyler oldu ve bir türlü alışamadım.
İlerde Berlin’de yaşamak ister misin? Örneğin Master yapmak ya da çalışmak için geri dönmek gibi bir planın var mı?
Yaşamak istemem. Almanya benim için fazla kuralcı bir ülke ve denizi olmayan bir şehirde yaşayabileceğimi düşünmüyorum. Ancak kesinlikle hayatımda tekrar tekrar ziyaret etmek isteyeceğim bir yer.
river-spree-berlin-xlarge
Berlin’de hangi üniversitenin hangi kampüsündesin?
Berlin Teknik Üniversitesi’nde Mechanical Engineering and Transport System Fakültesi’nde kayıtlıydım. Kampüsler buradaki gibi değil daha çok şehir üniversitesi gibiler. Belli bir alanda okula ait birçok bina mevcut ve her isteyen girebiliyor.
Üniversite eğitim ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde mi oluyor yoksa dersler blok şeklinde mi?
Her iki şekilde de mevcut. Bir dersin güzde başlayıp baharda son bulduğu da oluyor bizde ki gibi ayrı ayrı dersler de mevut. Güz döneminin bitişi çoğu bölümde mart ayının sonunu bulabiliyor. Hatta bazılarında nisan ortası!
Eğitim hangi dilde yapılıyor? Eğer İngilizceyse hocaların dil yeterliliği nasıl?
Derslerin %95i Almanca ve bundan asla taviz vermiyorlar. İngilizce bilmeyen bir hocam vardı. Benim attığım İngilizce maillere Almanca dönüş yapıyordu. Muhtemelen ikimiz de Google Translate kullanıyorduk 😀
Dersler zorluyor mu? Sence eğitim sistemi nasıl?
Dersler kesinlikle zor. Eğitim sistemini ben çok iyi buldum. Öğrenciler gerçekten öğrenmek isteyenlerden oluşuyor. Sistem zorladığı için öğrenmek istemeyenler zaten lisede meslek edinip mesleklerini icra etmeye başlamış oluyorlar. Üniversite daha çok bulundukları alanda ilerlemek isteyen öğrencilerden oluşuyor ve dersler de zaten buna yönelik. Çalışmadan, araştırma yapmadan bir dersi geçmenin imkanı yok. Zaten bir dersten 3 defa kalma hakkınız var. Bunun sonucunda dersi tekrar alamıyorsunuz. Bir takım dersleri hem konu anlatımı, hem soru çözümü hem de deneyi mevcut. Yani olması gerektiği gibi.
Erasmus öğrencileri ve yerli öğrenciler aynı sınıflarda mı eğitim görüyor?
Evet, zaten değişim öğrencilerinden beklenen genelde yerel öğrencilerle aynı oluyor. Çok çok az müsamaha gösteriliyor.
Türkiye’deki okulun kaç tane ders almanı zorunlu tuttu? Her biri kaç ECTS genelde?
Ders sayısı olarak bir zorunluluğum yoktu. Minimum 25 ECTS’yi tamamlamam gerekiyordu.
Haftada kaç saat dersin var? Ödevler, sınavlar yoğun mu? Yoklama çok önemli mi?
Haftanın 4 günü, değişken saat dilimleri, ancak günlük 4 saat ortalama diyebiliriz. Ödevler biraz zorlayıcı olabiliyor. Zira ciddi bir efor sarf etmeniz bekleniyor. Benim yalnızca proje dersimde ödev yapmam gerekti ancak o da oldukça detaylıydı. Yoklama hemen hemen hiçbir derste şart değil ancak deney yapıyorsanız gitmeniz gerekiyor veya düzenli bir ödev sunmanız gerekiyor ise bu ödevler final sınavına girebilmeniz için şart olabiliyor.
Evde mi yurtta mı kalıyorsun? Artıları eksilerinden bahseder misin?
Yurtta kalıyordum. 140 kişilik bir değişim öğrencisi yurdu. Kendime ait bir odam vardı ancak mutfak, banyo ve tuvaleti tüm kat ortak kullanıyorduk. Her katta 20 kişi yaşıyor. İnsanlarla tanışmak, partiler yapmak, güzel vakit geçirmek için oldukça güzel. Ancak Almanca öğrenmek için kötü, çünkü ihtiyacınız olmuyor. Odanızın temizliği dışında hafta içi tüm yurt temizleniyor ancak hafta sonu partilerden dolayı tüm yurt oldukça pisleniyor. Yurdun kendine ait bir spor salonu ve müzik odaları mevcut. Hepsi ücretsiz! Yurdun alt katında yalnızca cumartesi günleri açık olan bir pub da var! Tüm sokak öğrenci yurtları ile dolu! Okula ve şehrin diğer yerlerine oldukça yakın mesafede, zaten metro durağı yurttan çıktıktan 40 sn sonra karşınızda!
Üniversiteye yakın bir yerde konaklamak mı şehir merkezinde konaklamak mı daha iyi? Öğrencilerin yoğun olduğu özel bir bölge vb var mı?
Aslında Berlin’in tek bir şehir merkezi mevcut değil. Her yer merkez sayılabilir ne yapmak istediğinize göre değişecek şekilde değişiyor. Ancak Kreuzberg, Warchauerstrasse, Friedschein ve Alexanderlatz en çok tercih edilen bölgeler diyebilirim. Konaklama için fiyat/rahatlık dengesinde en iyisi okulun sunduğu yurt imkanları.
Erasmus’a gitmeden önceki süreçte önceden ödemek zorunda olduğun ücretler oldu mu? Sağlık sigortası, yurt taksidi, vize, uçak bileti, belgelerin kargolanması vb. Bunlar ne kadar tuttu?
Evraklarımı başvuru sürecinde PTT kargo ile yanlış hatırlamıyor isem 50 TL civarında bir ücrete yolladım. Bunun dışında yurt depozitosunu Ziraat bankası aracılığıyla gönderdim ve toplam 50 euro işlem ücreti kesildi. (25 Türkiye, 25 Almanya.) Hibeli olduğum için vizeye ücret ödemedim ancak vize için gerekli belgelerden noter belgesine 150 TL ve tercümana da 200 TL gibi bir ücret ödedim. Dil sertifikası için 1100 lira ücret ödemem gerekti. Uçak biletini de THY ile indirimli olarak 500 lira gibi bir fiyata aldım. Sigortayı eğer Türkiye’de bir SSK gibi bir sigortanız var ise hiçbir ücret ödemeden AT 11 belgesi alarak halledebiliyorsunuz. Almanya ve Türkiye arasında bir anlaşma mevcut böylece Almanya’da tüm sağlık masraflarınız devlet tarafından karşılanıyor.
Bize Berlin’deki fiyatlardan biraz bahsedebilir misin?
Türkiye’ye kıyasla yaşamak oldukça ucuz. Özellikle elinize geçen para Euro ise yaşam sıkıntısı çekmeniz çok çok zor. Et fiyatları 2 ile 5 euro arasında değişiyor (500 gr). Su pahalı ancak çeşmeden içiliyor. Çikolata fiyatları inanılmaz ucuz. Türkiye’de 25 TL olan Kinder ürünleri 2 Euro! Türk malı olmasına rağmen 70lik Rakı 14 Euro! Yani yarı fiyatında neredeyse! Teknolojik ürünleri zaten herkes biliyor. Ancak yan sanayi tamir çok zor. Bozulunca yenisini almak çok daha ucuza geliyor. Ancak iş kuaför gibi güzellik kısmına gelince inanılmaz pahalı geliyor insana. Ben 6 ay boyunca hiç gitmedim. Ayrıca tüm Club girişleri ücretli.
Para yetiyor mu? Bir ayda ortalama neye ne kadar harcıyorsun? Para transferlerini nasıl yapıyorsun?
Kira (200 euro) haricinde aylık 500 euro harcamam vardı ve içerisine gezmeyi katarak rahat rahat yaşadım. 6 aylık Climbing Gym üyeliğine 150 euro gibi komik bir rakam ödedim. Yine 6 aylık Brandenburg eyaletinin belli bölgelerinde geçerli bir ulaşım kartına 256 euro ödedim.  Bunun dışında en çok parayı seyahat ettiğim şehirlere ulaşmak için harcamışımdır. Gider gitmez Deutsche Bank’ta hesap açtırdım ve hibemi toplu şekilde çekip oraya yatırdım. Ekstradan ailemden gelen para da direkt bir Avrupa bankasından oraya yatıyordu.
Deutsche Bank’ın mobil uygulamalarını kullanabiliyor musun? Türk bankalarıyla işlem yaparken telefona Türk hattını takmamıza gerek var mı?
Mobil uygulamaları kullanabilmek için IP açtırmak gibi bir şey yapmak gerekiyor. Deutche Bank kartı ile internetten alışveriş yapmak için Paypal hesabı açtırmak gerek, ancak her internet alışverişi de bunu desteklemiyor. Bazı otobüs biletlerini bu nedenle ziraat bankası KYK hesabımdan aldım ve bunu yaparken Türk hattımı kullanmam gerekti. Bunun için de hattın yurt dışında kullanımına açılması gerekiyor.
Hangi telefon operatörünü kullanıyorsun? Paketinde neler var ve ne kadar ödüyorsun?
Her ay farklı bir hat almanın çok daha ucuza mal olduğunu keşfettik. Kullan at hat gibi. İçinde yalnızca internet olan hat alıyorsunuz 7-10 Euro arası değişiyor ve 5 GB internet paketi mevcut, 1 ay dolunca veya paketiniz bitince yenisini alıyorsunuz. Zaten telefon konuşmalarını Whatsapp üzerinden yapıyorsunuz. Sadece interneti olan bir paket almanın tek sıkıntısı başka ülkelerde wifi olmadan telefonu kullanamamak.
Şehir içi ulaşımını nasıl sağlıyorsun? Bisiklet yaygın mı? Ulaşım için ayda ortalama ne kadar harcıyorsun?
Bisiklet Berlin için oldukça yaygın bir ulaşım aracı. 7’den 70’e herkesin bisiklet sürdüğüne rastlayabilirsiniz. Tam anlamıyla böyle! Her öğrencinin 6 aylık Semester Ticket’ı oluyor ve bunun ücreti 256 Euro. Her türlü ulaşım aracında kullanabiliyorsunuz. Sürekli yanınızda taşımanız gerekiyor kontrol olursa ve yanınızda olmazsa 60 Euro cezası var!
the-most-beautiful-places-in-berlin
Gittiğin ülkede okurken çalışma olanağın var mı? Varsa haftada kaç saat çalışma izni var ve ortalama ne kadar kazanılıyor?
Ulusal vize aldığınız aman belli bir saate kadar çalışma hakkınız var. Bu da yanılmıyorsam aylık 400 Euro ücreti geçmeyecek şekilde falan oluyor. Yanlış bilgi vermek istemem ancak çalışan arkadaşlarım oldu.
Diyelim ki hasta oldun, yurt dışı sağlık sigortanla hangi hastanelere gidebiliyorsun, prosedür nasıl?
Öncelikle sağlık sigortanı gider gitmez onaylatman gerekiyor. AOK denilen kurumlara onaylatıyorsun. Daha sonra o onay belgenle istediğin zaman AOK’un yurt dışından gelen insanlarla ilgilenen şubesine gidiyorsun. Oradan sana birkaç tane kağıt veriyorlar. Biri Hausartz dedikleri ilk gideceğin doktora verilecek kağıt, diğeri o doktorun sizi sevk edeceği doktora vermek için. Bir de diş doktoru için. Aslında olay şu o belge gittiğiniz doktorun ofisinde kalıyor ve her gittiğinizde ona işleniyor. Bir nevi fatura; doktor onunla parasını devletten alıyormuş. Hausartz Aile doktoru gibi bir şey, eğer sorun belliyse internetten bir doktor bulup randevu alıp direkt gidilebilir hatta daha kolay olur. Ancak bazı muayenehaneler ya bilmiyor ya da uğraşmak istemiyorlar çünkü beni 3 farklı ofisten geri çevirdiler ve hepsi şehrin farklı yerlerindeydi! Hastane pek yok hep muayenehane gibiler. Hastaneler genelde acil durumlar için tercih ediliyor.
Bol bol gezdin mi? Gezme işlerini nasıl planladın (ulaşım, yararlandığın siteler, appler, konaklama) ? En sevdiğin şehir/ülke neresiydi?
En sevdiğim kısımlar seyahat ile ilgili kısımlardı. Planlaması, yolculuğu her biri ayrı zevk veriyordu. İlk gezime 4 Türk arkadaşımla gitmiştim. Kesinlikle ilk 3’ümdedir o tatil. İlk 1 ayın bitiminde 2 gün süren bir planlama yapmıştık. Saatlerce odaya kapanıp yolu planlamıştık. Tabi daha sonra bu planlama işleri hadi hafta sonu ucuz bilet var şuraya gidelime geliyor. Tavsiyem bütün fırsatları değerlendirin. İlk öncelik ucuz ulaşım, ilk baktığım site Ryan Air oluyordu çünkü en uygun uçak biletleri neredeyse her zaman Ryan Air’de bulunuyor. Bunun dışında Busradar uygulaması ile tren ve otobüs biletleri de görülebiliyor. Konaklama için booking dışında, hostel.com ve hostelworld  kullanılabilir. Eğer tek başına veya 2 kişi gibi bir ekipseniz her zaman couchsurfing’i tavsiye ederim. Ancak couch bulabilmek için hesabınızın ve attığınız istek mesajlarının oldukça kişisel ve detaylı olması gerekiyor. Ulaşım için de en iyisi otostop. Google Maps online ve offline her zaman 1 numaralı app’im oldu. En sevdiğim ülke açık ara İspanya oldu diyebilirim; havası, denizi, insanları bilemiyorum ayağımı bastığım andan itibaren Barcelona benim için dünyanın en güzel şehri oldu. Ve etrafındaki küçük Katalan kasabaları…Akdeniz insanı olarak denizi sürekli duyabilmek başka bir şey be!
Berlin’den hangi ülkeleri ziyaret etmek daha ucuz ve mantıklı?
Aslında hemen hemen her Avrupa ülkesine kolaylıkla gidilebilir ancak ucuzluk olarak bakıldığında, Çek Cumhuriyeti ve Polonya en ucuz seçenekler. Ayrıca Macaristan ve Bulgaristan’a da hemen hemen her zaman ucuz bilet bulmak mümkün. Belçika ve Danimarka gitmesi ucuz olsa da gezmesi oldukça pahalı olan ülkeler. Ancak İspanya benim gördüğüm kadarıyla oldukça ucuzdu. 10 Euroya hostel bulabiliyorsunuz.
Başka bir ülkeyi seyahat etmek istediğinde vize almak zorunda kaldın mı? Kısaca anlatır mısın?
Erasmus için aldığımız vize bir nevi Schengen vizesi gibi. Böylece Avrupa ülkelerine tekrar vize almanız gerekmiyor. Zaten yeşil pasaport sahibi olduğumdan sıkıntı yaşamadım.
Rutin bir günün nasıl geçiyor?
Çoğunlukla sabah yurtta kahvaltımı yapıp dersime gidiyordum. Ardından okul ve yurt yakın olduğundan dönüp, öğle yemeğinin ardından antrenman yapmaya Gym’e veya koşmaya yakındaki Tiergarten adındaki büyük parka gidiyorum. Oradan geri dönüp yemek yiyip duş almam zaten akşam 9’u buluyordu. Hafta içinde bir günde çoğunlukla akşamın kalanını ortak alanda arkadaşlarımla lak lak yaparak geçirip odama uyumaya çıkıyorum. Bazı günler akşamları Kreuzberg’e bir şeyler içmeye gidiyoruz, cumartesi geceleri Bierkeller (yurda ait pub/club) açık olduğundan Pazar sabahını orada görüyoruz. Bazı Cuma geceleri ise kendimizi bir Club’da buluyoruz. Hafta sonları ise çoğunlukla bir yerlere gitmekle geçti sanırsam.
Yemek işini nasıl hallediyorsun?
Daha önce de bahsettiğim gibi yurdun mutfağı var ve 10 kişi aynı buzdolabını kullanmak durumunda. Ancak odanıza benim gibi mini buzdolabı alabilirsiniz. Çok daha sağlıklı ve rahat oluyor. Sağlık problemlerimden ötürü her şeyi yiyemiyordum bu nedenle çoğu zaman kendi yemeğimi kendim yaptım. Bir sürü yemek ve tatlı tarifi öğrendim.
Spor yapmak istersen nasıl olanaklar var?
Yurdun ücretsiz spor salonu, tenis kortu, basket sahası, plaj voleybolu sahası ve masa tenisi odası var. Bunun dışında şu an tadilatta olan ufak bir tırmanış duvarı da mevcut. Bu yurdu seçmemin en önemli sebebi bu duvardı ancak hiç kullanamadım ne yazık ki. TU-Berlin’in aşırı geniş bir spor kursu yelpazesi var. Bisiklet binmeden yogaya, tırmanıştan yüzmeye, baleden golfe aklınıza gelebilecek hemen hemen her sporun kursunu alabiliyorsunuz. Fitness merkezini ücretsiz kullanma hakkınız var yanılmıyorsam. Bunun dışında şehirde 6 tane tırmanış salonu mevcut. Urban Climbing yapabileceğiniz alanlar da mevcut tabi bunun için güzel hava ve partner gerekiyor. Koşmak ve bisiklete binmek için ise her yer müsait, bütün şehir düz!
Üniversitende Erasmus öğrencileri için bir kulüp var mı? Varsa aktif mi? Ne gibi etkinlikler düzenliyorlar?
Bir kulüp benim bildiğim kadarıyla mevcut değil. Okulun Erasmus ofisi tüm etkinliklerle ilgileniyor. Bir takım tanışma oyunları, ginger bread yapımı, konser, tiyatro etkinlikleri düzenliyorlar. Çaba sarf etseler de öğrenci kulübü olmadıkları için yeterli kalmıyor.
Gece hayatı nasıl?
Gece hayatı hareketli. Ancak biraz aşina iseniz duymuşsunuzdur Berlin’de bir cluba girebilmenin bir formülü yok. Bodyguardlar bir gece sizi alırken başka bir gece aynı saatte aynı kıyafetle almayabilirler. Her yerin girişi ücretli 15 Euro civarı.  Yüksek oranda Techno müzik çalınıyor. Türkiye’deki gibi çoğunlukla yurtta veya bir mekanda pre-drink yapılıp ardından mekana gidiliyor.
Favori mekanların nereler?
Kit-Kat ve Water Gate. Kit-Kat diyince birçok insanın aklında çok farklı canlanıyor ancak bu ne zaman gittiğinizle doğru orantılı olarak değişen bir durum. Ayrıca öyle bir mekana gittiğinizde insanların ne kadar başka insanların seçimlerine ve tercihlerine saygılı olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. No means no! Bu Almanya’da bir gerçek!
Yabancı dilde arkadaşlıklar kurmak, hayatını devam ettirmek zor oldu mu?
İlk günlerde insana oldukça ağır gelebiliyor. Tüm hepsinden kaçmak istiyorsunuz bu bazısı için birkaç saat bazısı için birkaç hafta sürüyor. Benim için de zor oldu ancak sonradan alışıyorsunuz. Bir de benim ilk 1 ayımda her tökezlediğimde desteğim vardı ve bu sayede çok daha kolay oldu. Sonrasında ise orada edindiğim yeni dostluklar sayesinde her şey çok daha kolay bir hale geldi.
Ben genelde şu ülkenin insanlarını kendime daha yakın buldum dediğin bir ülke var mı?
Türkler desem 😀 😀 Şaka bir yana böyle bir hükümde bulunmak ne kadar doğru olur bilemiyorum. Çoğunluk İspanyol, Çin ve Türklerden oluşan bir yurttaydım ve en eğlenceli topluluk genelde İspanyollardı.  Daha önce de dediğim gibi Akdeniz insanı birbirine benziyor işte. Bunun dışında Güney Amerika ülkelerinden gelen insanların da farklı bir sıcaklığı var. Sıcak ülke insanları bir başka oluyor sanırım.  Kanımız kaynıyor 😀

Siegmunds Hof ailesi.

Siegmunds Hof Ailesi


Türk’üm dediğinde sana nasıl yaklaştılar, nasıl tepkiler aldın?
Genellikle Türk olduğuma şaşırıyorlar çünkü Türk insanını daha çok Arap kökenli sanıyorlar. Birçok insanda bu ön yargıyı görebiliyorsunuz, bunun haricinde ülkenin şu anki durumundan dolayı ziyaret edilip edilemeyeceği konusunda çok fazla soruya maruz kalıyorum. Birçok insan ya İstanbul’u çok sevmiş ya da çok görmek istiyor. Sevenler hep gördüklerinden çok şaşırmış durumda, dediğim gibi hepsi bir yerde bizi bir Arap ülkesi sanıyor. Asya ülkelerinden insanlar ise Türk olduğumu duyduklarında genelde çok seviniyorlar nedense bize karşı bir sevgileri var.
Giderken yanında neler götürdün? Aman şunları Türkiye’den alın mutlaka diyeceğin şeyler var mı?
Yedek telefon mutlaka alın ben almadım telefonum bozuldu yoldayken, baya zorlandım. Almanya’ya dönünce arkadaşımdan aldım. Defter, kalem ve uç. Komik geliyor biliyorum ama pahalı. Yurdumda yorgan, yastık yoktu ben uyku tulumu ile aylarca yattım. Almanca-Türkçe sözlük sınavlarda lazım oluyor. Sigara pahalı sayılır aslında aynı ama TL ile para alıp Euroya çeviriyorsanız karton karton sigara götürün. 😀
Şimdiki aklım olsa Erasmus’a şuraya giderdim dediğin bir yer var mı?
Kesinlikle İspanya, Portekiz, İtalya gibi sıcak denize kıyısı olan bir yere giderdim.
Bu süreçte kendini en kötü ve en iyi hissettiğin anları anlatır mısın?
Kendimi en kötü hissettiğim anlar dedemin hastalığının kötüleşmeye başladığını tesadüfen öğrendiğim an başladı. O andan sonra da bir şeyleri toparlamak çok zor oldu. Cenaze için Türkiye’ye gelip döndükten sonra o acı ve yas duygusu tek başınıza kaldığınızda yüzünüze öyle bir çarpıyor ki… Ardından Kasım ayı benim içim tam bir işkence gibi geçti. Daha öncede söylediğim gibi arka arkaya birçok şeyle mücadele etmek zorunda kaldım ve bu süreçte yalnız olmak insanı olukça yıpratıyor. Hiç olmadığım kadar kötü bir insana dönüştüğümü de itiraf ediyorum. Sağlık problemlerim benim için yaşadığım her anı mahveden bir etkendi. Fiziksel anlamda bu kadar zorluk çekmek diğer problemlerimle baş etme konusunda yetersiz kalmama neden oldu ve bu da benim gerçekten kötü hissetmeme sebep oldu. İnsan arada sırada dikkatsiz yaşamak istiyor, özellikle de Erasmus’ta. Ama her dikkatsizlik benim günlerime mal oluyordu.
Bavyera Alplerinde göl

Bavyera Alpleri’nde bir göl 🙂


En iyilere gelecek olursam sanırsam 3. Günümde olmalı. Kendi başıma sokakta dolanırken hiçbir yere yetişmem gerekmediğini, ne istersem yapabileceğimi iliklerime hissettiğim bir an olmuştu o an her şeye değer demiştim. İlk gezimizi planlarken, ilk kez Barcelona’ya adım attığımda, Alpler’i ilk gördüğüm an, Alpler’de ilk kez bulunduğum anlar paha biçilemezdi. Yılbaşı gecesi tüm talihsizliklere rağmen inanılmaz eğlenceli bir geceydi. Yılbaşında Berlin sokaklarını ölmeden önce mutlaka görmeniz gerekiyor. Mutlaka! Tüm yurt kapının önünde saatlerce kartopu savaşı yaptığımızda inanılmaz iyi hissediyordum. Tek başıma seyahate çıktığımda yaşadığım duyguları tarif etmem mümkün bile değil.  Tabi bunun içine ilk couch ve otostop deneyimi falan da dahil ve gerçekten çok büyük sıkıntılar da yaşamadım değil ancak yaşadığım tatmin duygusunun yanında bunlar hiçbir şey. Kısaca ilk 1 ayım ve son 2 ayım benim için Erasmus’un golden age’i dediğim zamanlarımı oluşturuyor.
Şu anki hayatın gitmeden önceki beklentilerini karşılıyor mu?
Dürüst olmak gerekirse, Erasmus benim için biraz hayal kırıklığı oldu. Senelerce bunu hayal ettim ancak beklentilerimi biraz yüksek tutmuş olmalıyım. Daha doğru bir açıklamayla şunu söyleyebilirim, ben bunun hayalini kurarken hayatımda çok daha büyük ve çok daha önemli değişiklikler yaşadım, hayatım boyunca yapmaktan keyif alacağım bir uğraş bulmak gibi. Ancak hayalimi gerçekleştirmekten vazgeçemezdim. Yalnızca zamanlamam yanlıştı. Ve yaşadığım problemler de üzerine tuz biber olunca Erasmus beklentilerimin altında kaldığını hissettim. Yani sorun Eramus’ta değil tamamen bende 😀
Erasmus yapmayı öneriyor musun, şu ana kadar sana ne kattığını düşünüyorsun?
Kesinlikle öneriyorum. Kendimle ilgili bilmediğim veya bilmek istemediğim birçok şeyi öğrendim, keşfettim. Kendi başıma ayakta kalmayı, kendimi idare ettirebilmeyi öğrendim. Bir sürü insanla tanıştım, pek azını hatırlıyorum. Çok daha azı hayatımdan asla çıkmasını istemeyeceğim dostlarım haline geldi. Birçok yer gördüm, birçok tecrübe edindim. Kim ne derse desin, ben ne dersem diyeyim hayatımın en vazgeçilmez, en kaçınılmaz tecrübesi oldu.
Ben yaptım siz yapmayın ya da ben yapmadım siz kesin yapın dediğin şeyler var mı?
Zamanlamanızı doğru seçin. İnat etmeyin. Kuzey ışıklarını görmeyi çok istedim, kesin gidin. Daha çok gezin. Daha çok insanla tanışın. Daha çok konsere gidin. Kamera alın gitmeden veya gittiğinizde. Aslında hepsini bütün önerileri, tavsiyeleri boş verin canınız ne isterse onu yapın! Bütün olay bu değil mi zaten istediğiniz gibi yaşamak nasıl bunu görmek!
Bonus: Berlin’de bunları yapmadan dönmeyin dediğin neler var?
Berlin’de yılbaşını sokakta geçirmeden dönmeyin. Sarhoş olup S-Bahn’da saçma saçma hareketler yapmadan dönmeyin. Spree’nin kenarında oturup bira için. Kışın kartopu savaşı yapın. Yazın yüzmeye gidin, parkta güneşlenin, Mauerpark’a mutlaka gidin sabahtan akşama kadar vakit geçirin, Burger Tref’te hamburger yiyin, Kotbusser Tor’da ki Gaybar’a gidin, Turmstarsse’de döner yiyin. O kadar çok şey var ki mutlaka eksik kalan bir şeyler olacaktır. Sadece gidip yaşayın!
Iletişim için:
www.instagram.com/ayseruzunyasa/
www.facebook.com/ayser.uzunyasa